Ana içeriğe atla

Mezunlardan Eylül ''İZ''leri: Defne Kurt

dd

Yüzmeye başlama hikâyenizi bizimle paylaşır mısınız?

Suyla tanışmam aslında çok küçük yaşta oldu. Daha 1 yaşındayken babam beni havuza atmış ve o an suyla aramda hiç kopmayacak bir bağ kurulmuş. Çoğu çocuk sudan korkarken ben hep içinde kendimi en özgür, en güvende hissettim. Zamanla havuz benim oyun alanım oldu. O gün belki de hayatımın geri kalanını şekillendirecek ilk adım atılmış oldu.

Daha sonra, 8-9 yaşlarındayken annem yaz okulunda çalışmaya başladı. Biz de onunla birlikte gidiyorduk. Yaz okulunda basketbol, voleybol, sanat gibi birçok farklı etkinlik vardı ama ben kendimi hep yüzme havuzuna yakın buluyordum. Antrenörler kısa sürede suyla olan uyumumu fark ettiler ve yüzmede daha yetenekli olduğumu söylediler. Sonunda beni yüzme takımına seçtiler. İşte o noktada yüzme, benim için sadece bir yaz aktivitesi olmaktan çıkıp profesyonel bir yolculuğa dönüştü.

13 yaşımda ilk kez milli takıma girdim. O yaşta milli formayı giymek hem gurur vericiydi hem de büyük bir sorumluluktu. Sonrasında yıllar boyunca yüzlerce yarışa çıktım, 90’a yakın Türkiye rekoru kırdım ve ülkemi birçok kez temsil etme fırsatı buldum. Ama bütün bu başarıların temeli, küçücük yaşta suya duyduğum o sevgiye ve annemle birlikte gittiğim yaz okulunda keşfedilişime dayanıyor.

Bugün geriye dönüp baktığımda şunu çok net görüyorum: Yüzme benim için sadece bir spor değil, hayatı anlamlandırma biçimim oldu. Bana sabrı, disiplini, düşsem de yeniden kalkmayı öğretti. Ve bu yolculuğun en güzel yanı, başladığım o küçücük anlardan bugünlere uzanıyor olması.

 

Spor geçmişinizde hem en zorlayıcı hem de en değerli olan deneyimi paylaşır mısınız?

Hayatımda en zorlayıcı deneyimim geçirdiğim trafik kazasıydı. Bir anda her şey altüst oldu. O an sadece bedenimle değil, hayallerimle de sınandım. Çünkü eskisi gibi olmayacağımı biliyordum. Yıllarımı verdiğim spora geri dönebilir miyim, kaldığım yerden devam edebilir miyim, bunları sorguladım.Ama o süreç bana en değerli şeyi öğretti: İnsan yeniden doğabilir. Yeniden inşa olabilir. Kazadan sonra havuza girdiğimde ilk başta çok zorlandım. Bedenim bana yabancı geliyordu, nefesim bile farklıydı. Ama vazgeçmedim. O zor günler bana sadece bir sporcu olarak değil, bir insan olarak da dayanıklılığı öğretti. Bugün geriye dönüp baktığımda, o acı dolu süreç olmasaydı belki de kendimi bu kadar güçlü tanıyamazdım. O yüzden hem en zor hem de en değerli deneyimim aynı: Yeniden ayağa kalkmayı öğrenmek.

 

İlk günden bugüne sizi en çok motive eden şey ne oldu? Bu motivasyonu korumakta zorlanan genç sporculara neler tavsiye edersiniz?

Beni en çok motive eden şey, defalarca düşmeme rağmen her defasında yeniden ayağa kalkabilmemdi. Çünkü hayat hep planladığımız gibi gitmiyor. Benim de “Artık bitti, buradan kalkamam” dediğim günler oldu. Özellikle kazadan sonra, yeniden suya dönmek çok zordu. Ama işte o anlarda şunu fark ettim: Asıl güç, başkalarının size inanmasında değil, sizin kendinize inanmanızda gizli. 

Genç sporculara tavsiyem şu olur: Zorlandığınızda pes etmek yerine kendinize şu soruyu sorun: “Ben bu sporu neden yapıyorum?” O cevabı kalbinizde bulduğunuzda, motivasyonunuzu kaybetmezsiniz. Yorulacaksınız, evet. Kaybedeceksiniz, evet. Ama kaybetmek sizi daha güçlü yapar. Çünkü her düştüğünüzde ayağa kalkmayı öğreniyorsunuz. Kendinize inanın, başkalarının sizin ışığınızı söndürmesine asla izin vermeyin.

 

Bundan sonraki hedefleriniz nelerdir?

Kısa vadede önümde çok önemli bir hedef var: Temmuz ayında Avrupa Şampiyonası. Orada girebildiğim kadar çok yarışta yer almak ve mümkün olduğunca altın madalya kazanmak istiyorum. Bu benim için sadece bir yarış değil, bugüne kadar verdiğim emeğin, döktüğüm terin ve inancımın bir yansıması olacak.

Ama asıl uzun vadeli hedefim, her sporcunun hayali olan Olimpiyatlar. Benim içinse özellikle Paralimpik Oyunları çok büyük bir anlam taşıyor. Orada ülkemi temsil etmek, havuza adım atarken sadece kendi adımı değil, arkamda koca bir ülkenin inancını taşımak istiyorum. Ve yine girebildiğim kadar çok yarışta yer alıp, altın madalyaları kazanmak en büyük hayalim.

Bunun dışında hedeflerim sadece madalyalarla sınırlı değil. Ben yüzmeyi, başarılarımla birlikte insanlara umut verecek bir araç olarak görüyorum. Küçük yaşta spora başlayan çocuklara, hayatında zor dönemlerden geçen gençlere örnek olmak, “Asla vazgeçme” diyebilmek istiyorum. Çünkü biliyorum ki birinin hikâyesi, başka birinin yeniden başlamasına sebep olabiliyor.

Benim yolum sadece kendi başarılarımla değil, aynı zamanda başkalarına dokunabildiğim sürece anlamlı olacak. Bu yüzden önümdeki her hedef, hem kişisel bir hayal hem de başkalarına umut verecek bir yolculuk.

Yeditepe Mezunları ve Öğrencileri için bir mesajınız var mı?

Yeditepe Üniversitesi benim hayatımda çok özel bir yere sahip. Sadece eğitim anlamında değil, kendimi tanımam, geliştirmem, insanlara dokunabilmem için bana çok şey kattı. Orada öğrendiklerim, sporcu kimliğimin yanında psikolog kimliğimi de güçlendirdi. Yeditepe mezunlarına ve öğrencilerine şunu söylemek istiyorum: Hangi bölümde okursanız okuyun, hangi yolda yürürseniz yürüyün, sakın kendinize yatırım yapmaktan vazgeçmeyin. Hayatta inişler çıkışlar olacak. Size “Olmaz, yapamazsın” diyenler olacak. Ama önemli olan sizin kendinize inancınız. Kendinizi geliştirin, hayallerinize sıkı sıkıya tutunun. Çünkü gerçekten isteyen, bir yolunu mutlaka buluyor. Ben buna kendi hayatımda şahit oldum. Siz de olacaksınız.