Ana içeriğe atla

Serap Yelkenci: 'Çocukluğumdan Bugüne Hiç Değişmeden Getirdiğim Şey “Merak” Duygusu'

s

 

Felsefe Lisans'12 mezunumuz Serap Yelkenci, Sosyal Etki Danışmanı olarak devam eden çalışma hayatında bugünlerde kurucusu olduğu 'Bekar Anneler Derneği' ile gündemde.  Deneyime dayalı bilginin önemini vurgulayan Serap Yelkenci sorularımızı içtenlikle yanıtladı.

Kendi ifadeleriyle Serap Yelkenci;

87 yılında Kadıköy’de doğdum.

Rize, Çayelili bir ailenin 3 kızından en büyüğüyüm. İkiz annesiyim, bir kızım bir oğlum var 10 yaşında. Bekar anneyim. 

Çocukluğumdan bugüne hiç değişmeden getirdiğim şey “merak” duygusu. Bu “merak” böyle gündelik meraklar değil tabi ki. Bana üniversitede Felsefe bölümünü okutan da merak duygusu, felsefe okurken teknoloji ile alakalı tez yazdıran da yine aynı merak duygusu. Mezun olduktan sonra teknoloji sektöründe çalışmama vesile olan da yine duygu. 15 yıl boyunca teknoloji sektöründe teknik olmayan çeşitli departmanlarda görev alarak,  “üretilen teknolojinin” alıcıya nasıl aktarılması gerektiği üzerinde, yani “iletişim” konusunda uzmanlaştığımı söyleyebilirim. Beyaz yakalı hayatımı çok kısa bir süre önce bıraktım, retorik iletişim adına bir şirketim var, adından da anlaşılacağı üzere iletişim ve teknoloji danışmanlığı yapmaya devam ediyorum. Bir yandan da iş dünyasına eleştirel düşünme becerisini geliştirmek üzere atölyeler yapıyorum. Bekar Anneler Derneği’nin kurucusu ve başkanıyım. Özetle, insan olma yolculuğundayım diyebilirim…

Yeditepe Üniversitesi deneyiminizden bahseder misiniz?
Akademik deneyimimi ve sosyal ilişkilerimi birbirinden ayırarak cevaplamak isterim. Akademik olarak, okuduğum bölüm olan Felsefe bölümü adına söyleyebilirim ki belki de Türkiye’deki en iyi müfredata sahip bölüm. Sosyal anlamda da, bugün hayatıma baktığımda en yakın arkadaşlarımın dostlarımın, üniversitede kurduğum arkadaşlıklar olarak görüyorum. Özellikle kulüplerde çok aktif bir öğrencilik geçirdiğim için, kulüpler sokağındaki arkadaşlıkların ve yaşanmışlıkların hayatımdaki etkisi çok derindir.


Kariyerinizde Yeditepeli olmanın getirdiği farklar, avantajlar neler oldu?
Felsefe mezunu olarak “teknoloji” alanında tez yazdım. Tez hocalarımın beni bu alanda desteklemiş olması açıkçası özel sektörde ciddi bir etki yarattı. Belki bugün Felsefe ve Teknoloji daha kolay yan yana geliyor olabilir ama bundan 14 yıl önce, bu çok mümkün değildi ve bunu yapmış olmak oldukça dikkat çekici oldu iş hayatımda. 15 yıldır teknoloji alanında çalışıyorum ve yaptığım işe getirmiş olduğum farklı bakış açısı, yaratıcılık ve çözüm odaklılık üniversitede kazandığım beceriler olduğunu düşünüyorum.

Sizce kariyerinizde önemli dönüm noktası ne oldu?
Özel sektörde beyaz yakalı bir çalışan olarak 15 yıllık kariyerimdeki dönüm noktası, özel sektöre “Yeter” dediğim zaman oldu. Tabi bunu diyebilme cesareti için 15 yıllık deneyim biriktirmiştim. Merdivenleri çıkarken, asıl amacın en üst merdivene çıkmak olmadığını, hatta merdiven çıkmak olmadığını anladığım an “yeter” diyebildim. Bu her beyaz yakalı çalışanın yapmak istediği ancak çok haklı sebeplerle göze alamadığı bir haykırıştır. Dönüm noktası dediğiniz şey, zaten aslında gittiğiniz yoldan, dünyayı gördüğünüz bakış açısından dönmek yani düşündüğünüzden daha farklı düşünmenizdir.

Kariyer yolculukları için öğrencilerimize/yeni mezunlarımıza önerileriniz nelerdir?
Hayat çok bütünleşik bir şey, kariyer hayatı, özel hayat, iş hayatı gibi ayrımların çok demode söylemler olduğunu kanaatindeyim. Dolayısıyla sorunuza hayat yolculukları ile ilgili cevap veriyor olacağım. Öncelikle, ben en çok deneyime dayalı bilgiyi severim. İnsanın elbette hayatta her şeyi deneyimlemesi mümkün değil, ancak her bir deneyim biricik. Bu çok kıymetli. Bugün bilim bize, dış dünyadaki nesnel gerçekliğin algılayana bağlı olduğunu söyleyebiliyor. Hepimiz hayatı bambaşka açılardan görüyoruz, dolayısıyla bu her birimizin deneyimlerini çok çok kıymetli kılıyor, yani hayallerini deneyimlemekten korkmasınlar. Deneyimde mutlaka kazanım vardır, işler yolunda gitmediğinde bile mutlaka bir kazanım vardır adı da tecrübe. Sevdikleri işi yapsınlar klişesinden de hiç hoşlanmıyorum. Neyi sevdiğini insan 50 yaşına geldiğinde bile bilemiyor. Bir kişisel gelişim söylentisidir gidiyor, sevdiğin işi yap. Tamam da sevdiğim iş ne? Bu söylemi söyleyen eğitmen arkadaşlar tanıyorum, onlar bile neyi sevdiklerini bilmiyorlar. Bunun yerine şöyle demeyi seviyorum, ne iş yapıyorsan yap, o yaptığın işte sevecek bir şey bul, hiç bulamıyor musun, o zaman yaptığın işi seveceğin hale getir.

Cumhuriyetimizin 100. Yılında bülten okurlarımızla paylaşmak istediğiniz mesajınız nedir?
İkinci yüzyılın, içselleştirilmiş bir Cumhuriyet Yüzyılı olacağına gönülden inanıyorum. Biz Cumhuriyeti bu yüzyılda yaşayacağız. Çok umutluyum, birlik ve beraberliğin, tek yürek olmanın deneyimleneceği süreçleri yaşayacağız. Her ne kadar dünya genelinde büyük problemler olsa da, ikinci yüzyılımızda yaşayacağımıza inandığım birlik ve beraberlik duygusunun bu problemleri aşmamıza ve hatta dünya genelinde de aşılmasını sağlamamıza büyük katkısı olacak. Henüz sorumluluklarımızı tam yerine getirmedik, ülkemizi muasır medeniyet seviyesine taşımadık. Özetle,
sorumluluklarımızı hatırlamalıyız.